Akşener’den Erdoğan’a: Tarih dizi sahnelerinden öğrenilmez
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tarih bilgisini şu sözlerle eleştirdi: “Tarih keşke Yunan galip gelseydi diyen meczupların hezeyanlarından, yalan yanlış danışman notlarından, dizi sahnelerinden öğrenilmez. Tarih okuyarak öğrenilir.”

Akşener’in grup toplantılarında “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” sloganını atmasının ardından Erdoğan tarafından “Sen kim, Abdülhamit’e saygısızlık kim” diye topa tutulmuştu.
 
“Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” 1908’de Osmanlı padişahı II. Abdülhamit’e karşı isyan edenlerin öne çıkardığı bir slogandı. İkinci Abdülhamit’in hüküm sürdüğü yıllar ‘istibdat (baskıcı, tek adam yönetimi) dönemi’ diye de adlandırılıyor.
 
Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti lideri kendilerinin ilgilendiği konunun İkinci Abdülhamit değil, o günün şartlarında halkın istibdata koyduğu tavır olduğunu söyledi. 
 
İstanbul Üniversitesi tarih bölümünden mezun olan Akşener, siyasi kariyerinden önce öğretmen ve araştırma görevlisi olarak çalışmıştı.
 
 
Akşener özetle şunları söyledi:
 
* İstibdat bir olgudur, tarihsel bir hakikattir. Sayın Erdoğan için istibdatın kendisi değil, kimin maruz kaldığı, kimin uyguladığı daha önemli. Kabileci zihniyet böyledir, kendi uyguladığı istibdatı umursamaz, kendi maruz kalınca avaz avaz bağırır. Ya karşısındır ya yanındasındır. İstibdata karşıysan söz Abdulhamit Han’a gelir. 1912’deki sopalı seçimlere de 46’daki sandık baskısına da askeri vesayete de karşı olursun 27 Mayıs darbesine de. 12 Mart’a da 12 Eylül’e de…1909’daki darbe teşebbüsüne de karşı durursun, 15 Temmuz’dakine de.
 
* Yassıada mahkemelerindeki adaletsizliğe da isyan edersin, tweet atan gençlerin Silivri’ye yollanmasına da. 28 Şubat’la da, Sayın Erdoğan’ın partili istibdat rejimiyle de mücadele edersin. Hadi Atatürk’e zaten yabancısın, bizatihi edilen hakaretleri, anasına edilen iftira ve hakaretleri ve onları sarayda ağırlayan bir iradeyi yok saydık, hiç üzerinde konuşulmadı ama en azından Namık Kemal’i, Ziya Gökalp’i bilmen gerekir. Mehmet Akif’i, Kazım Karabekir’i, Fevzi Çakmak’ı hatırlaman gerekir… 
 
 
* Sayın Erdoğan için tarihimizin, ecdadımızın kendi iktidarını korumaya hizmet ettiği sürece önemli olduğunu biliyoruz. 
 
‘1909’un intikamının peşine düştün’
 
* Haddi kim bilecekmiş, milletin tokadını kim yiyecekmiş birlikte göreceğiz. Sayın Erdoğan’ı uyarıyorum; bu saatten sonra milletim beni affetsin, ortağım beni kandırdı edebiyatını kimse yemez. Yenilgiyi şimdiden sindirmeye başlasan iyi edersin muhterem, sandıkta başına gelecek hazin sonu görmemize az kaldı. Artık nafile, özgürlük, demokrasi diye diye geldin.
 
* 1909’un intikamı peşine düştün. Zenginlik, kalkınma dedin, 21. yüzyılın Duyunu Umumiye’si oldun. Sen kendini parçalasan da nutuklar atsan da bizler, bizden öncekiler gibi istibdata dur demeye devam edeceğiz, söz milletindir diyeceğiz. Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet diyeceğiz. 
 
 
‘Batı, içlerindeki Putin uzantılarından kurtulmalı’
 
* İsveç ve Finlandiya, Rusya’ya karşı caydırıcılık elde etmek için NATO’ya başvurdular. Türkiye’nin de onayına ihtiyaç var. Ülkemizin şimdiye kadar Batılı ülkelere gösterdiği iyi niyet defalarca suistimal edildi. 
 
* İsveç ve Finlandiya kendilerini korumak için NATO’ya üye olmak istiyorlarsa, kendilerini kullanan PKK’ya karşı gerekli tepkiyi göstermeli ve terör örgütünü topraklarından çıkarmalıdır. Bunu Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler de yapmalı, içlerindeki Putin uzantılarından kurtulmalıdır. 
 
* PKK’nın Putin yanlısı tutumunu, Türkiye ile diğer NATO ülkeleri arasında ortak zemin oluşumu için bir fırsat olarak görüyoruz. PKK’yı Avrupa’dan atmak ve Avrupa güvenliğini güçlendirmeye katkı sunacaktır bu. Bunu etkin bir diplomasiyle başarabiliriz. Olması gereken sessiz bir diplomasi yürütmek ve ortak tehditleri vurgulamaktır.
 
 
‘İlk üç başarısızlık arasına tarımı koyarım’
 
* AK Parti iktidarının en büyük başarısızlıklarını sorsanız, hiç kuşkusuz, ilk üçe mutlaka tarımı da koyarım. Pandemi öncesinde, pandemi sürecinde ve sonrasında, aylardır aynı şeyi söylüyoruz. “Tarım, bir millî güvenlik sorunudur” diyoruz.  Ama bu arkadaşlar, bizi ısrarla duymazdan gelmeye devam ediyor. Ne kadar yangın uçağımız olduğunu bile bilmeyen, kepeği, ekilerek yetiştirilen bir ürün zanneden birini, tuttular, ülkenin en stratejik alanlarından birine, bakan yaptılar. “Çok kuyruk oluyordu, o yüzden fiyatları artırdık” diyen bir densizi, Et ve Süt Kurumu’na genel müdür yaptılar. Sonuçta ne oldu? Ülkemizde çiğ süt fiyatları, 2018 yılında, Avrupa Birliği ülkelerine göre, yüzde 18 daha ucuzken, bugün, yüzde 10 daha pahalı hâle geldi.  Üstelik onların alım gücü, bizim 4 katımız olmasına rağmen…
 
* Peki bunlar neden oldu?  Çünkü her şeye kulağını tıkayan, saraydan dışarı adımını atmayan, atamayan, korkudan milletin, çiftçinin, hayvancının arasına karışamayanlar; Kesime giden inekleri, düveleri ve hayvanlarının arkasında ağlayan yetiştiricileri, duymazdan, görmezden, bilmezden geldiler.
 
* Devleti, babasının çiftliği gibi, milletin parasını, ganimet gibi, makamını da mülkiyet gibi benimseyen Ak Parti zihniyeti sayesinde hileli ihalelere şahit olduk.  Yandaşları ranta boğan kurnazlıkları yaşadık.  Milletimizi tongaya bastırmaya çalışan, ucube kararlara tanık olduk. Kürsülerden, miting meydanlarından, vatandaşlarımıza yönelen öfkenin, kinin ve garezin sesini, en üst perdeden duyduk.
 
* Kahraman askerlerimize bile pusu kuran, hainleri gördük. Bunların hepsinin karşısında dimdik durduk. Ve bugün de millet iradesini yok sayan, devletimizi, bir kişinin iki dudağı arasına mahkûm eden, demokrasimize, kurumlarımıza ve geleneklerimize hasar veren, partili cumhurbaşkanlığı sisteminin karşısında da dimdik duruyoruz! 

Diğer Yazılarımız